Rubi
- 07 Kas, 2025
- 0 Comments
- 5 Mins Read
İngilizce Mülakatta Akıcı Konuşmanın Sırları
O an geldi çattı. Hayalinizdeki iş için mülakattasınız, her şey harika gidiyor… ta ki “Okay, so let’s switch to English” (Pekala, o zaman İngilizce’ye geçelim) cümlesini duyana kadar. Kalbiniz hızlanır, avuçlarınız terler ve bildiğiniz bütün kelimeler bir anda buharlaşır. Tanıdık geldi mi?
Hadi dürüst olalım: “İngilizce mülakat” denince çoğumuzun aklına dil bilgisi sınavı geliyor. Oysa mülakatı yapan kişi sizin “present perfect” ile “past simple” arasındaki farkı bilip bilmediğinizden çok, o işi yapıp yapamayacağınızı, ekibe uyum sağlayıp sağlamayacağınızı ve baskı altında nasıl iletişim kurduğunuzu merak ediyor.
Bu yazıda, gramer kitaplarını bir kenara bırakıp, bir iş görüşmesinde nasıl “akıcı” ve “özgüvenli” görüneceğimize odaklanacağız. Çünkü sır kelimelerde değil, onları nasıl kullandığınızda gizli.
Akıcılık Mükemmellik Değildir: O Asıl Hedef
En büyük tuzağa en başta düşüyoruz: Akıcılığı, mükemmel (native-like) konuşmakla karıştırıyoruz. Size bir mini hikaye anlatayım: Bir mülakatta iki aday düşünün. A Adayı, mükemmel bir gramerle konuşuyor, her cümlesi dil bilgisi kitabından fırlamış gibi ama sesi robotik, duraksıyor ve bir soruya cevap vermesi dakikalar alıyor. B Adayı ise, ara sıra küçük hatalar yapıyor (örneğin “he go” diyor “he goes” yerine) ama ne istediğini net bir şekilde anlatıyor, tutkusunu karşıya geçiriyor ve en önemlisi, bir “insanla” sohbet ediyormuş hissi veriyor. Sizce hangi aday işe alınır? Elbette B adayı! Çünkü profesyonel hayatta akıcılık, hata yapmamak değil, mesajı net bir şekilde iletebilmektir.Savaş Günü Değil, Prova Günü: Mülakat Öncesi Hazırlık
Özgüven, hazırlıkla kazanılır. Mülakata girmeden önce yapacağınız stratejik hazırlık, o anki performansınızı doğrudan etkileyecek.“Bana Kendinden Bahset” Sorusunu Ezberlemeyin, “Pratik Yapın”
En klasik sorudur: “Tell me about yourself.” Bu soruya vereceğiniz cevabı kelimesi kelimesine ezberlemeyin. Ezberlediğiniz bir şeyi unutursanız, paniğe kapılır ve tamamen donakalırsınız. Bunun yerine, bahsedeceğiniz anahtar noktaları (eğitiminiz, kilit deneyimleriniz, bu işle neden ilgilendiğiniz) belirleyin ve bu noktaları farklı şekillerde ifade etme pratiği yapın.STAR Metodu: Profesyonellerin Kullandığı Formül
Davranışsal sorular (“Bir zorluğun üstesinden geldiğiniz bir anı anlatın”) İngilizce mülakatların korkulu rüyasıdır. Cevabınızı yapılandırmak için STAR metodunu kullanın:- S (Situation): Durum neydi? (Kısa bir arka plan)
- T (Task): Göreviniz veya hedefiniz neydi?
- A (Action): Ne yaptınız? (Burası sizin parladığınız yer)
- R (Result): Sonuç ne oldu? (Mümkünse rakamlarla destekleyin)
Sektörünüzün Dilini Konuşun
Bir yazılımcıysanız “debugging”, “framework” veya “sprint” kelimeleri sizin için doğaldır. Finansçıysanız “forecasting” veya “P&L” bilmeniz gerekir. Günlük İngilizce’den daha önemlisi, başvurduğunuz pozisyonun ve sektörün kilit jargonunu bilmektir. LinkedIn’de o pozisyondaki insanların profillerine bakın, hangi kelimeleri kullanıyorlar? Bunları kendi cevaplarınıza serpiştirin.Sizin Hedefiniz, Sizin Hızınız.
Sadece size odaklanan eğitimle eksiklerinizi hızla giderin ve İngilizce konuşma özgüveninizi en üst seviyeye taşıyın.
Sahne Zamanı: Mülakat Sırasında Sakin Kalma Sanatı
Hazırlık tamam. Şimdi o odadasınız (veya Zoom ekranındasınız). İşte akıcılığı korumanın yolları:“Hmm, Bu Güzel Bir Soru…” (Düşünme Molaları)
Bir soru geldiğinde hemen cevap vermek zorunda değilsiniz. Türkçede bile düşünmek için zaman kazanırız. O an “ııı…” demek yerine, profesyonel “düşünme molaları” kullanın:- “That’s a great question. Let me think about that for a second.” (Bu harika bir soru. Üzerinde bir saniye düşünmeme izin verin.)
- “How can I put this…?” (Bunu nasıl ifade etsem…)
- “Well, from my perspective…” (Şey, benim bakış açıma göre…)
Yavaş ve Net Konuşun (Sakinliğin Gücü)
Gergin olduğumuzda hızlanma eğilimindeyiz. Hızlandıkça da dilimiz sürçer ve panikleriz. Akıcı konuşmak, hızlı konuşmak demek değildir. Aksine, yavaş, net ve tane tane konuşmak çok daha profesyonel ve özgüvenli bir imaj çizer. Düşüncelerinizi toparlamak için kelimeler arasında kısa esler (duraksamalar) verin. Bu, karşı tarafın sizi daha iyi anlamasını da sağlar.“Pardon, Anlayamadım” Demekten Korkmayın
Karşınızdaki kişinin aksanı farklı olabilir veya soruyu tam olarak anlamamış olabilirsiniz. Anlamamış gibi yapıp alakasız bir cevap vermek yerine, kibarca tekrar etmesini isteyin:- “I’m sorry, I didn’t quite catch that. Could you please repeat the question?” (Özür dilerim, tam olarak anlayamadım. Soruyu tekrar edebilir misiniz?)
- “If I understand correctly, you’re asking about…” (Eğer doğru anladıysam, … hakkında soruyorsunuz, değil mi?)
